EÇEM'de Hedef: "Enerji Verimliliği"
Yeşil Bina: EÇEM hakkında kısa bir bilgi alabilir miyiz? Ve bugünlerde EÇEM’in gündeminde neler var? Prof. Dr. Pınar Mengüç: EÇEM olarak, insanların binalarında huzurlu olmalarını sağlamak ve konfor için daha az para ve kaynak kullanmaları için çalışıyoruz. Amacımız, ülkede enerji verimliliği ile katma değer yaratmak. Türkiye’de yaklaşık 22 milyon hane var ve bunların en azından üçte birlik kısmı deprem güvenliği nedeniyle kentsel dönüşümden geçmek zorunda. Bu binalar da sürdürülebilir, uzun soluklu, enerjiyi az kullanan, kullanıcılarını konfor açısından tatmin edecek binalar olmalılar. Biz de bu kapsamda bir dizi çalışma gerçekleştiriyoruz. Ekibimiz, farklı disiplinlerde uzman 18 kişiden oluşuyor. 2009 yılında Özyeğin Üniversitesi bünyesinde kurulan EÇEM olarak “enerji”, “çevre” ve “ekonomi” konularına odaklanıyoruz. Özellikle doğayla uyum içinde olmaya yönelik çalışmalar üzerinde yoğunlaşıyor, iklim değişikliğinin çevremizde yarattığı olumsuz etkilerden kaçınmak için çeşitli düşük karbon çözüm ve stratejileri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedeflerin hayata geçirilebilmesi için kamu ve özel sektördeki mühendisler, mimarlar ve uygulayıcılar, tarihçiler, şehir planlamacıları, üniversitelerdeki akademisyenler, belediyelerdeki ve iş dünyasındaki karar vericiler ve sokaktaki insanlar da dahil olmak üzere herkesi aynı çatı altında buluşturmaya özen gösteriyoruz. Temel bilimler alanında hem nano, hem de makro boyut ışınımla ısı transferi ve ısıl bilimler üzerine çeşitli araştırmalar EÇEM bünyesinde AB ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projelerle yürütülüyor. Uygulamalı olarak enerji verimliliği çalışmalarına da ağırlık veriyoruz. Yeni yapılan ve mevcut binalarda kapsamlı iyileştirmeye yönelik iki AB FP-7 Projesi var. Özyeğin Üniversitesi kampüsünde yapılan SCOLA binası çalışması (NEED4B Projesi kapsamında) tamamlandı. Bina şu anda izleme aşamasında. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi yenileştirme çalışması ise (BRICKER kapsamında) devam ediyor. Ayrıca Özyeğin Üniversitesi Mühendislik Binası uygulaması olan UFUK2020 Projesi (TRIBE kapsamında) bilişim teknolojileri ile enerji verimliliğini birleştiriyor. Binalarda enerji verimli iyileştirmelerdeki finansal risk analizi de EÇEM bünyesi altında desteklenen bir TUBITAK-ABD/NSF ikili işbirliği projesi çerçevesinde tamamlandı. Enerji ve çevre konuları üzerine yoğunlaşan çalışmalarımız ÖzÜ Makina Mühendisliği Programı bünyesinde yüksek lisans programları içinde de yer alıyor. Bu çabaların amacı, geleneksel anlamdaki akademik eğitimlerin ötesine geçerek en yeni bilgileri en son teknolojiler ile harmanlamak. Bütün bu araştırma ve uygulamalarda, yenilikçi enerji kullanımı ve tasarrufu, ekolojik amaçlar ve ekonomik veriler ile bir bütün içinde inceleniyor. Yeşil Bina: Projeleri detaylandırabilir misiniz? Prof. Dr. Pınar Mengüç: Tabii hepsini burada saymak biraz zor olur. Ama yine de bir ikisine değinebiliriz... Bunlardan biri, Özyeğin Üniversitesi Yabancı Diller SCOLA Binası. EÇEM, Türkiye’nin de paydaşı olduğu, 5 ülkeden 17 kurumun ortaklığında ve İspanyol Zaragoza Üniversitesi CIRCE Enerji Merkezi koordinatörlüğünde gerçekleştirilen bir projenin içinde yer alıyor. “NEED4B: Yeni Binalarda Enerji Verimliliği Uygulamaları” projesi kapsamında beş farklı iklim bölgesinde bulunan ve farklı inşaat kültüründen gelen değişik tipolojiler ve büyüklüklerde uygulama binaları yapılıyor. Projenin Türkiye ayağında uygulama binası olarak inşa edilen ÖzÜ Yabancı Diller Okulu (SCOLA), EÇEM koordinasyonunda FİBA Holding ve B-Design ortaklığıyla gerçekleştirildi. Bina, yenilikçi, bütünleşik enerji uygulamaları ve AB Proje hedefinin de altında kalan 45 kWh/m2lik tüketim miktarıyla oldukça verimli bir bina. Yenilikçi ve bütünleşik enerji uygulamalarının kullanıldığı SCOLA binası, ÖzÜ Çekmeköy yerleşkesi içinde yer alıyor. Bina, diğer LEED Gold sertifikalı binaların bulunduğu yerleşkede, birbiriyle ilişkili olarak düşünülen/örülen eğitim işlevli mekansal ağın önemli bir parçası olma özelliğini taşıyor. Çekmeköy kampüsümüzde yer alan 17.715 metrekare brüt alana sahip SCOLA Binası, Yabancı Diller Yüksek Okulu olarak 1450 civarında öğrenciye, 125 akademisyen ve 10 yönetici ile birlikte 2013 yılından bu yana eğitim veriyor. SCOLA Binası şeffaf ve opak yüzeyler ile yüzde 65’ten daha fazla verimlilik sağlayacak şekilde uygulanan otomasyon ve aydınlatma sisteminin kullanıldığı, doğal havalandırma sisteminin sağlandığı ve yenilenebilir enerji kaynaklarının entegre edildiği, Türkiye’nin en etkin enerji verimli ve sürdürülebilir binalarından biri olarak hizmet sunuyor. Şu an izleme aşamasında olan proje, 2018 yılında tamamlanacak. Bu binayı yaparken mimar ve mühendislerin birlikte çalışması gerektiği fikrinden hareket ettik. Bina, biraz “akıl” koyarak yaptığımız bir bina oldu. Amacımız, bina bittikten, mimar ve mühendis ellerini çektikten sonra, binanın kullanıcılara huzur vermesini ve enerji için çok para harcatmamasını sağlamaktı. Bunu da başardığımızı zannediyorum. SCOLA’nın tükettiği enerji çok düşük. Halihazırda yaptığımız ölçümlemelere bağlı olarak, SCOLA’nın Özyeğin Üniversitesi kampüsündeki en enerji verimli bina olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Hatta, ilk yapılan binamızın üçte biri kadar enerji harcadığını ve bu nedenle yılda iki yüz bin dolardan daha fazla enerji tasarrufu yaptığını da eklemeliyiz. Bu fark, kampüsün tamamındaki enerji kullanımının yüzde 7’sine denk geliyor. Bu rakam önemli, çünkü kampüsteki tüm binaların üzerinde yer alan güneş panelleri de kampüs enerji ihtiyacının yüzde 7’sini karşılıyor. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji miktarlarını böylesine örtüştürmek bize gerçekten gurur veriyor. İkinci önemli projemiz ise AB 7. Çerçeve Programı kapsamındaki “BRICKER/Kamu Binaları için Enerji Tasarrufu Sağlayan Maliyet Etkin Tadilat Stratejileri” projesi. Yedi ülkeden 17 kurumun ortaklığıyla gerçekleştirilen ve İspanyol ACCIONA firmasının koordinatörlüğünde gerçekleştirilen “BRICKER” kapsamında üç farklı uygulama binasında toplam 13 milyon Euro’luk bir yatırım gerçekleştiriliyor. Projenin Türkiye ayağını EÇEM olarak bizle beraber Onur Enerji ve Adnan Menderes Üniversitesi oluşturuyor. Aydın Valiliği de projeye hem finans desteği sağlıyor hem de Türkiye genelinde çıkan bulguların yaygınlaştırılması görevini üstleniyor. Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin bir bloğunda gerçekleştirilen çalışmada ayrıca, binanın iki yıl performansı takip ediliyor olacak. Bir yıl içinde bina kendi elektriğini üretecek ve ısıtma ve sıcak su ihtiyacını karşılayacak. Bu amaçla projede havalandırmalı hafif cephe kaplaması, adsorbsiyonlu çiller, parabolik güneş paneli sistemleri bütünleştiriliyor. Bundan sonra da diğer binaların verimli hale gelmesi için bu proje örnek oluşturacak. Projenin sonunda diğer kamu kuruluşlarının, ADÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ndeki sistemi örnek alarak kendi binalarını da enerji verimli hale getirmeleri hedefleniyor. Bu projede gerçekten ileri teknoloji kullanılıyor. Güneş paneli yok, fakat güneş kolektörleri mevcut. Projenin 2018 yılında bitmesi planlanıyor. Tahminlerimize göre hastanede yılda 500 bin euro elektrik maliyetinden tasarruf sağlanacak. Üçüncü projemiz ise AB Horizon 2020 kapsamındaki “TRIBE/Enerji Verimliliği için Davranış Eğitimi: Hadi Oynayın” ismini taşıyor. TRIBE projesi, bilişim teknolojileri yardımıyla içlerinde 1300 düzenli kullanıcı (çalışanlar, kiracılar vs.) ve yaklaşık 12.000 anlık kullanıcı (ziyaretçi) bulunan 5 pilot binadan toplanan gerçek zamanlı verilerle ilişkilendirilmiş sosyal bir oyun oynayarak, kişilerin kamu binalarında enerji verimliliğine yönelik davranışlarını değiştirmeye katkıda bulunmayı amaçlıyor. Projenin bir diğer amacı, kamu binalarının sahipleri ve yöneticileri arasında enerji verimliliği için bilişim teknolojilerinin daha yaygın olarak kullanılmasını desteklemek. Proje, pilot binalardaki mevcut enerji tüketiminin yüzde 25’ine denk gelecek bir enerji tasarrufu elde etmeyi hedefliyor. TRIBE projesi kapsamında yürütülecek olan bu ciddi oyun ile proje sonuna kadar gerek hedeflenen pilot binalardaki kullanıcılar, gerekse onların sosyal çevreleri aracılığıyla 750 bini aşkın kullanıcıya erişilmesi planlanıyor. Enerji tasarrufuna yönelik bütün gerekli bilgilerin toplanmasını sağlayacak bu oyuna ek olarak, TRIBE projesinde ele alınan pilot vakalar sonucu ortaya çıkacak gelişmeler ve analizlerin sonucunda, kamu binalarının sahipleri ve kiracılarına, TRIBE paketi olarak adlandırılan çok geniş kapsamlı çözüm önerileri ve araçlar da sunulacak. Nihai TRIBE paketi, “Ön enerji denetimi ve teşhisi”, “Kullanıcıların kendi gerçek binalarının görseli ile uyumlu sanal bir pilot bina oluşturulması”, “Enerji verimliliği uygulama planı için uyarlanmış bilişim teknolojileri”, “Mevcut araçları temiz online çözümler ile birleştiren bir fonlama planı”, “Belirli davranış değişiklikleri yaratmada karşılaşılan güçlüklere yönelik olarak hazırlanmış, kullanıcılarına katılımını teşvik eden bir kampanya”yı içeriyor. Bu projeyle biz binaya doğrudan müdahil oluyoruz. Bugünün teknolojisini kullanarak bina içindeki insan davranışlarını ve binanın kendisini anlamaya çalışıyoruz. Kompleks sistemleri düzene sokmaya çaba sarf ediyoruz. Nesnelerin internetini, insan alışkanlıklarıyla birleştirip, binanın insana konfor sağlayacak kısımlarına müdahil oluyoruz. Bu, ilk duyuşta artık bugünün şartlarında basit bir şeymiş gibi gelebilir insana. Fakat gerçekten hiç de kolay bir şey değil. Projede bir doktora öğrencisi ve üç yüksek lisan öğrencimiz çalışıyor. EÇEM olarak aslında bütün yaptıklarımızda bir şablonu esas alıyoruz. ÖzÜ SCOLA’da yaptığımız olay her yere uygulanabilecek uygulama. Orada amacımız neredeyse 1 milyon konuta/haneye ulaşabilmek. Aydın Menderes Üniversitesi Hastanesi gibi binalarda bin adede ulaşabiliriz. Bütün binayı sensör ağlarıyla kaplayıp, insanların doğrudan cep telefonlarıyla bağlanabileceği bir yeri önümüzdeki 7 yıl içinde 100 binaya ulaştırabiliriz. Biz 1 milyona dokunduk mu geriye hala 6 milyon kalıyor. Yani başkalarının da onlara dokunması lazım. Türkiye’deki okul ve hastane binası yaklaşık 30 bin adet. Gerisine birisinin daha dokunması şart. Burada bütün amaç, bilimi bütünleşik olarak kullanıp, son kullanıcının mümkün olduğunda az para harcayıp huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi. Bunu yaparken de hakikaten ileri teknoloji kullanılması gerekiyor. O yüzden nesnelerin interneti ve fizik kullanıyoruz. Yani bir taraftan ölçüyor, o bilgi geldikçe bilgiyi ne yapacağımızı düşünüyoruz. İnsanın onun içine müdahil olması lazım, binanın da insana tepki koyması lazım. Bütünleştirdiğimiz nokta orası. Yeşil Bina: Özlem Hanım siz neler ekleyebilirsiniz? Özlem Bahadır Karaoğlu: Bilişim çağında tüm disiplinlerin, organizmayı canlı kılan farklı organlar gibi bütünleşik çalışması gerekiyor. Biz de çalışmalarımızı farklı disiplinlerden geniş bir araştırmacı ağıyla transdisipliner bir yaklaşımla ele alıyoruz ve bu duruşumuzu, geliştirdiğimiz B/AĞ Bilimsel Bütünleşik Ağlar konseptiyle ortaya koymaya karar verdik. Bilimsel araştırmalarımızın yanısıra transdisipliner bir çalışma kültürünün gelişimi ve içselleşmesi için de çalışmayı önemli buluyoruz. Teknolojiyi kültürel gelişim için kullanabilmek, bir diğer önemli konumuz. EÇEM bünyesinde 2010 yılında başlatılan “Sıfıristanbul2050” konsepti bunu ifade ediyor. İstanbul için Kültür x Toplum x Teknoloji arakesitinde değerlerin korunması ve gelişimini destekleyici inovatif kavramlar, yöntemler, sistemler geliştirmeye ve uygulamaya yönelik çalışıyoruz. “Sıfır İstanbul 2050” projesiyle enerji verimliliği tartışmalarına “kentin ruhu”nu katıyoruz. Yeşil Bina: Yasemin Hanım, siz EÇEM ve çalışmalarınız hakkında neler aktaracaksınız? Yasemin Somuncu: Dünyada sayıları onlarca olan Yeşil Bina sertifikasyonlarını derinlemesine inceliyoruz. Bunların içine girdiğinizde, her birinin çok farklı özellikleri, zayıf ve güçlü noktalarının olduğunu keşfediyorsunuz. Bu tecrübelerimizle ÖzüScola binasında bir metodoloji üzerine çalışıyoruz. Bu metodoloji ile binayı tasarım, inşaat ve operasyon olarak üç fazda değerlendirip, üç ana filtreden geçiriyoruz. Bunu yaparken süreç kendini tekrarlıyor. Bu üç filtreden kısaca bahsedecek olursak, “Binanın tasarımı yapılırken kullanılan araçlar, süreçler ve çalışma biçimleri”, ikincisi “Kullanıcının talepleri”, ve son olarak da “İzleme” sürecidir. Biz izlemeyi tasarım aşamasından başlatıyoruz. Mesela, binalarda inşaat bittiği zaman teslim aşamasında su testi yapılır. Bizse enerji verimliliği için pencere kenarından sızdırmazlık testinden başlayıp, birçok farklı konuyu teslimat sürecine dahil ederek tamamlıyoruz. Bu da gerçek anlamda enerji verimli binayı sağlıyor. Dolayısıyla bu metodolojiyi kullanarak bir disiplin içinde var olan malzemelerle beraber binamızı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın metrekare maliyetinden daha düşüğe mal ettik. Ayrıca, Özyeğin Üniversitesi’nde 4. sınıf ve yüksek lisans seviyesinde bir ders veriliyor. Bu dersle birlikte teknik ve meslek yüksek okullarına hitap edecek bir eğitim için bir modül düşünüyoruz. Bununla beraber belediyelerdeki imar mevzuatında eksik olan enerji verimliliğine yönelik müdahalelerin de yapılması için belediyeye rehber niteliğinde bir çalışma yapacağız. Amacımız teknisyenlere ulaşmak. Çünkü biz akademi ve mühendislik tarafından istediğimiz kadar enerji verimliliğine odaklanalım, sonuçta bu işi hayata geçirecek insanlar teknisyenler ve ustalar. Üniversite olarak hayattan kopuk projeler geliştirmiyoruz. Teknoloji devamlı değişiyor. Yani bir kişinin tek başına teknoloji ve piyasadaki tüm yenilikçi malzemeleri bilmesi mümkün değil. Dönüştüğümüz toplum yapısı da artık bilgi toplumu. Hepimiz o büyük resmin içinde “olmazsa olmaz” organlarız. EÇEM olarak doğru vizyonu ortaya koymak üzere de kafa yormaya başladık. Yani hem yapıyoruz, hem de yapmakta olduğumuz tüm işleri anlaşılır bir konseptle ve vizyonla aktarmaya çalışıyoruz. Bu kültürün geliştirilmesi için de ortak akılla metodolojilerin oluşturulması lazım. Yoksa bizimle birlikte bu yapılan çalışmalar kaybolur. Yeşil Bina: Cem Bey siz özellikle dahil olduğunuz TRIBE projesiyle ilgili neler ekleyebilirsiniz?.. Cem Keskin: Yedi Avrupalı partnerin biraraya gelmesiyle oluşan bir proje... İçerisinde enerji verimliliği konusunda ihtisaslaşmış Avusturya’dan bir psikoloji enstitüsü, İsveçli grafik ve oyun tasarım firması var. Bizim EÇEM’e benzer İspanyol bir enerji enstitüsü var. Onun yanında projedeki payı daha küçük olan Deloitte gibi partnerlerimiz mevcut. Bu projeden iki temel beklenti öne çıkıyor. Bir tanesi, AB’de insanların gündelik hayatlarında yoğun biçimde kullandıkları kamusal binaları örnekleyen mobil oyun geliştirmek. Bu bir cep telefonu uygulaması. Buradaki amaç, bu oyunu oynayan kişilerin binalar içinde yaptıkları eylemlerin yarattığı enerji israfını veya tasarrufunu kafalarında canlandırmalarını sağlamak. Hepimiz sıcaklığı ayarlıyoruz, elektrik ve doğalgaz faturaları üzerinden hepimizin kafasında evlerimiz için bir fikir var ama çalıştığımız binalar, özellikle kamusal binalarda buna yönelik fazla bir algımız yok. Öte yandan tüketimin ciddi bir kısmı buralarda gerçekleşiyor. Dolayısıyla projenin önerisi, bu tip binalarda enerji tüketimini hem sayısallaştırarak hem de oyun içerisinde eylem yaparak gündelik hayatlarına yönelik bir bilinç ve farkındalık yaratmalarını sağlamak. Diğer somut hedeflerinden bir tanesi de bu oyunun oluşturulması sürecindeki bütün adımları, bir deneyim paketi şeklinde kamuoyuyla paylaşmak. İşin teknik arka planında binalara yönelik bir örneklem yapıldı. Akademik binalarda bir lise, bir de üniversite binası vardı. Diğer bütün pilot binalar İspanya’daydı. Türkiye’de projenin üniversite binası olarak bu bina seçildi. Partnerlerimiz, bu binanı sanal bir versiyonunu tasarladılar. Biz de enerji ölçümleriyle o sanal versiyonu, binanın gerçek enerji tüketimine benzetmeye çalıştık. Bunun için, binanın birçok noktasına koyduğumuz sensör verileri (sıcaklık, nem, elektrik kullanımı, ısıl tüketim, vb.) ile beslenen enerji simülasyonları yaptık. Bu simülasyonların çıktıları ile de oyun motorunu besledik. Oyunun beta versiyonunun mayıs ayı sonunda piyasaya sürülmesini bekliyoruz. Liselerde ve üniversitelerde etkinlikler yapacağız. Projenin tanıtım boyutu da olacak. İşin önümüzdeki yıllarda gideceği boyutu göstermek açısından, nasıl biz sanal binayı bu binaya benzetmeye çalıştıksa, aynı şekilde kullanıcı davranışlarını da benzetmeye çalıştık. Oyunun çalışmasında ilk eylemlerimiz bina kullanıcılarıyla yüz yüze sohbetler ve daha sonra daha genel bir anket çalışması yapmaktı. Sonra bu verileri hem biz hem de Avusturyalı psikoloji enstitüsündeki partnerlerimiz beraber analiz ettik. Oyunu oynayanlar, bu analizlere paralel olarak kurgulanan avatarları, doğru davranışlara yönlendirerek puan kazanıyor olacaklar. Dolayısıyla hem fiziksel hem de sosyal boyutunu bir şekilde sayısallaştırıp, modelleyip yansıtmaya çalıştık. Böyle komplike bir yapıyı uzmanlarla paylaşacağız. Daha basitleştirilmiş çıktılarını da toplumla mümkün olduğunca paylaşmaya çalışacağız. EÇEM olarak bunun ötesine götürmeye çalıştığımız, teknik özgünlük ve sosyal özgünlüğü nasıl tanımlayıp, nasıl birbirine entegre edebiliriz konularıdır. İlginizi çekebilir... Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun: "Her Geçen Yıl Ar-Ge Çalışmalarımız ve Yerli Üretimlerimizle Ürün Gamımızı Genişletiyoruz"Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun, şirketlerinin başarılı performansını, geliştirdikleri yeni ürünleri ve hedeflerini dergimize a... Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı Sektör GörüşleriAvrupa Birliği Yeşil Mutabakatı konusunda, yapı malzemeleri sanayicilerine, sektörümüzün önde gelen firma temsilcilerine mutabakatın yaratacağı yeni d... Sıfır Enerjili Binalar'a Ulaşmak Hiç Zor DeğilTürkiye'nin sadece binalarda kullanmak için her sene yaklaşık 15 milyar dolar enerji ithal ettiğini dile getiren Zero Build Genel Sekreteri Özgür ... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.