
Yeşil Binalarda Akustiğin Önemi![]()
Doksanlı yıllardan itibaren, birkaç öncü ülkede başlayıp gitgide yayılarak, çeşitli formasyonlarda dünya genelinde uygulanmakta olan Yeşil Bina tasarım ve operasyon prosedürleri, ülkemizde de muhtelif uluslararası sertifikasyon sistemleri dahilinde, inşaat sektöründe endüstri standardı olma yolunda hızla ilerlemektedir. Temelde Yeşil Bina konsepti, çevre ve bina kullanıcıları üzerinde oluşabilecek potansiyel olumsuz etkileri ilgili sınırlamalar dahilinde minimize etmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda projelerin derecelendirilmelerine yönelik en yaygın olarak kullanılan resmi değerlendirme yöntemleri, İngiltere menşeli BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method) ve Amerika menşeli LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) belgelendirme programları esasında yürütülmektedir. Yukarıda örnek verilen her iki farklı sertifikasyon sisteminde de, projelerin bina akustik tasarımı ve çevresel gürültü kontrolüne yönelik kriterler, artarak ağırlık kazanmakta; sadece spesifik bina türlerine sınırlı kalmayarak, hemen her projede kayda değer/yüksek miktarda akustik bazlı puan/kredi kazanılmasına olanak sağlanmaktadır. Kaldı ki, herhangi bir yeşil sertifikadan bağımsız, akustik, gürültü ve titreşim kontrolünün fonksiyonel anlamda ortalama bina tasarımlarının bütünlüğü açısından ne denli önemli olduğu da zaten uzun yıllardır inşaat sektöründeki profesyoneller tarafından çok iyi bilinen bir gerçektir. Genel kapsamda bakılacak olursa, Bina/Proje Akustik Tasarımı’nın konvansiyonel uygulamalardaki temel hedefleri, insanların iletişimlerini kolaylaştırmak, konfor seviyelerini artırmak çalışma konsantrasyonlarını/performanslarını üst düzeyde tutabilmek, gürültü/titreşim maruziyetlerine bağlı çeşitli sağlık problemlerine ve rahatsızlıklara karşı önlemler alabilmek, şeklinde kısaca özetlenebilir. Tüm bunlar yapılırken, Proje Akustik Mühendisi tarafından dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar, tavsiye edilen konfigürasyonlarda ve uygulamalarda, mimarların estetik gereksinimlerinden kesinlikle ödün verilmemesi, tüm tasarım çalışmalarının belirli bir bütçe çerçevesinde, mümkün olan en pratik ve maliyet düşürücü yöntemlerin seçilmesi suretiyle yürütülerek, ilgili proje spesifikasyonları ve yasal düzenlemelere paralel, optimal çözümler üretilmesidir. Sesle ilgili her şey son derece subjektif olduğundan, zevkler, algılamalar ve rahatsızlıklar kişiden kişiye, hatta çeşitli alışkanlıklar ve kültürel farklılıklar bazında, milletten millete değişkenlik gösterebilmektedir. Bu bağlamda, ilgili gereksinimleri/sınırlamaları mümkün mertebe standardize edebilmeye yönelik, farklı başlıklar altında global olarak kabul görmüş hem uluslararası, hem de ulusal seviyelerde detaylı akustik kriterler geliştirilmiş olup, bunların bir kısmı süregelen çalışmaların sonuçlarına göre hala güncellenmeye devam edilmektedir. Yeşil Binalarda, Proje Akustik Tasarımı’nın, çeşitli sertifikasyon programlarındaki kriterler yoluyla detaylandırılarak, tasarım süreci analizleri ve denetleme ölçüm değerleri bazında doğrulanmaları öngörülen temel bileşenleri aşağıda listelenmiştir: • İç ortam arka-plan ve/veya ambiyant/toplam gürültü seviyeleri • Bölme elemanları ve/veya üniteler arası ses yalıtım performansları • Kapalı hacim reverberasyon/yansışım süreleri/aralıkları • Çevresel gürültü kirliliği sınır değerleri. Bu sınıflandırmaları, bina akustiği tasarım pratiğiyle ilişkilendirdiğimizde, Proje Akustik Mühendisi tarafından yürütülmesi gereken ölçüm, analiz ve değerlendirme çalışmaları, aşağıda her biri kısaca detaylandırıldığı üzere (bunlarla sınırlı olmamakla birlikte), planlama safhasından başlayarak, tasarım ilerleyişlerine paralel devam eden ve tamamlanmaya kadar sürecek şekilde, uzun bir zaman dilimine yayılması gereken, oldukça geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır:
Bağımsız danışmanlık konseptinin muhtelif sebeplerden hala tam yerleşememiş olması, aktif akustik profesyonellerinin, doğrudan veya dolaylı yollardan, yıllardır inşa/imalat ve malzeme/ekipman satışı ile bağlantılı olmalarını körüklemiş, sektörü asıl bilinçlendirmesi gereken unsurlar da ticari rehavet içinde, görevlerini yerine getirememişlerdir. Bu sayede, akustik hep çok maliyetli, zahmetli ve çekinilen bir disiplin olarak görülmüş, erken planlama çalışmalarının, tasarım revizyonlarının ve yerleşim kararlarının potansiyel getirileri göz ardı edilmiş, standart/konvansiyonel bina malzemeleri ve konfigürasyonları ile sağlanabilecek yüksek/yeterli akustik performanslar teşhir edilmeyerek, yerini “sihirli” birtakım uygulama ve malzeme icat/ithal akımına bırakmıştır. Diğer disiplinlerin proje danışmanları gibi Akustik Mühendisleri’nin de projelere mümkün olan en erken aşamadan itibaren katılması, ilgili maliyetlerin düşürülebilmesi ve fonksiyonel değişikliklere müdahale kapasitesi açısından kritik önem taşımaktadır. Şekilde, HOK Mimarlik CEO’su (Patrick MacLeamy) tarafından 2004 yılında tavsiye edilen, MacLeamy Eğrisi [1] gösterilmektedir. Bu grafiksel sunumda, çeşitli proje ilerleyiş formatlarıyla, proje ekibinin gayret/etki potansiyeli ve tasarım değişikliklerine bağlı maliyetler arasındaki ilişkileri temsil edilerek, tasarımı etkileyen kararların, projelerin erken aşamalarında yapılmalarının getirebileceği büyük avantajlara değinilmek istenmiştir. 1 No’lu eğriden görüldüğü üzere, danışmanın projeye girişi geciktikçe, efektifliği hızla düşerken, bununla birlikte 2 No’lu eğriye baktığımızda, tasarım değişikliklerinin gecikmeleriyle birlikte, ilgili maliyetlerdeki çok bariz artışlar da kaçınılmaz olmaktadır. Sonuç itibariyle, ülkemizde uzun dönem ekonomik istikrarın sağlanmış olmasına paralel, inşaat sektöründe son iki yıl içerisinde kazanılmış olan momentum, geleceğe dönük çok ümit vericidir. Dünya standartlarındaki, ortalama veya ortalama üzeri proje sayısı sadece İstanbul ve çevresiyle sınırlı kalmayıp, tüm ülke geneline dağılabilecek bir eğilim izlemeye başlamıştır ve her geçen gün artışını sürdürmektedir. Bina Akustiği kapsamında, projelerin değerlendirilmelerine olanak sağlayacak ulusal teknik standartların geliştirilmesi ve ilgili kriterlerin imar yönetmeliklerine entegrasyonu sayesinde, insanların yaşam kaliteleri ve binaların değerleri daha da yükselmeye devam edecektir. Başta mimarlar ve proje sahipleri olmak üzere hepimize düşen görev, bu geçiş dönemini en az kayıpla atlatarak ülke ekonomisine ve gelişimine katkıda bulunmaktır. İlginizi çekebilir... YeÅŸil Binalar Pazarı ve Sürdürülebilir Finansman Araçlarının Dönüştürmede GücüSürdürülebilir finans, çevresel, sosyal ve yönetiÅŸim (Environmental, Social and Governance-ESG) kriterlerini iÅŸ veya yatırım kararlarına entegre eden ... YeÅŸil Binalarda Yaprak Alan Analizi (LAI) ile Bina Enerji Tüketimi Arasındaki İliÅŸkinin BelirlenmesiAr. Gör. Mehmet Furkan ÖZBEY Atılım Üniversitesi, Makine MühendisliÄŸi Bölümü
Doç. Dr. Cihan TURHAN Atılım Üniversitesi, Enerji Sistemleri Mühendisliğ... Karbon Ayak İzi Hesaplama: Şirketler için AvantajlarıGünümüzde çevresel sürdürülebilirlik uygulamaları her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. İklim değişikliği, doğal kaynakların azalması ve çevresel ... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.