Yeşil Bina Dergisi 39. Sayı (Eylül-Ekim 2016)
36 YEŞİL BİNA / EKİM 2016 105’te kaynak enerjinin hesaplanması için yayınlanmış olan çarpan değerleri bulunabilir. Karbon salımına neden olmayan, kayıpları çok az olan binadan çıkan (ihraç edilen) yenilenebilir enerjinin şebeke elektrik enerjisi ile aynı çarpana sahip olmasının nedeninin, hesaplarda sahada üretilen yenilenebilir enerjiye hak- sızlık yaratmamak olduğunu belirtmek gerekiyor. Sıfır Enerjili Bina tanımına hak kazan- mak için enerji verimli bir bina olma gereği de, yenilenebilir enerjiyi sahada üretme gereği de tanımın içerisinde yer alıyor. Türkiye’de Binalarda Enerji Perfor- mansı Yönetmeliği ve Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği, bu iki kavramın yasal altyapısını belirlemiş durumda. Binalarda enerji verimliliği konusunda hesaplama alanında BEP-TR ile yapılan başlangıcın geliştirilmesinin yanısıra yapıların cins- lerine göre gerçek tüketimlerinin takip edilebileceği bir karşılaştırma mekaniz- masının oluşturulması ve sektör günde- minde kendisine çok sınırlı yer bulabilen bina kabuğu sızdırmazlığı konusunun da değerlendirilmeye başlanması gere- kecektir. Ayrıca bina mimarisinde enerji tasarrufu sağlayabilecek pasif önlemler konusunda mimarları engelleyecek imar düzenlemeleri olmamasına da dikkat edilmelidir. Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetme- liği ise şebekeye elektrik enerjisi verme- nin esaslarını ticari kazanç beklentisine uygun olarak düzenlediğinden, bina ölçeğindeki küçük güç uygulamaları önünde bazı bürokratik engeller yaratıyor. Bu engeller sadece EPDK ya da YEGM düzenlemeleri ile değil, imar mevzuatının da katkı sunması gereken çözümler ile ortadan kaldırılabilecek niteliklere sahip- ler. Örneğin bir apartman çatısına ya da bahçesine yerleştirilecek olan güneş ener- jisi sisteminin mülkiyet sorunları, ortak elektrik aboneliği zorunluluğu gibi konular birden çok kurumun bir arada çalışarak çözüm bulabileceği konular olacaktır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta, “Sıfır Enerjili Bina” tanımına hak kazanabil- mek için üretilecek yenilenebilir enerjinin binada ya da binaya ait bir sahada üre- tilmiş olmasıdır. Güneş ya da rüzgar gibi olduğu yerde elektrik enerjisine dönüştü- rülen primer enerji tipleri için bu tanımın ne ifade ettiği açıktır. Ancak örneğin, bir binadaki biomass kazanı yerinde üretim yapıyor sayılacak mıdır? Eğer biomass yakıtı binadan ya da binaya ait araziden sağlanıyorsa evet, sayılacaktır. Eğer pri- mer yakıt dışarıdan getiriliyorsa bu, bina açısından ithal edilen bir yakıt sayılacaktır. Birçok binanın ortak kullandığı bir kam- püste ise bu hesaplar kampüs ölçeğinde yapılarak binaların kampüsün sıfır ener- jili olmasından faydalanmaları mümkün olabilecektir. Türkiye yapı tipolojisine baktığımızda ikinci ev olarak kullanılan yazlık konut- ların, kırsaldaki ve şehir sınırlarındaki konutların ve bazı yatay yapıların yüksek enerji verimliliğine sahip olacak şekilde inşa edilmeleri ve kendi bünyelerinde yenilenebilir enerji üreterek net sıfır enerjili ya da pozitif enerjili binalar haline getirilmelerinin daha kolaylıkla mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Ancak kent merkezlerindeki yapıların yoğun arazi kullanımı nedeniyle mevcut teknoloji gözönüne alındığında, bu şansa sahip olamayacakları da açıktır. Bu durumdaki binaların da daha farklı bir kategoride Sıfır Enerjili Binalar olarak kabul edilebilmeleri için de “Yenilenebilir Enerji Kredili Sıfır Enerjili Bina” tanımı geliştirilmiştir. Bu durumda bir yenilenebilir enerji tesisinin sıfır enerjili binanın ihtiyaç duyacağı dış kaynaklı enerjiyi temin etmesi ve tesiste üretilen enerjinin belirli bir kısmını sadece bu binaya tahsis ettiğini belgelemesi gere- kecektir. Yenilenebilir enerji kredileri ve bunların kayıtlarının tutulması konusu da Türkiye’nin düzenleme ihtiyacı duyduğu alanlardan bir tanesidir. Bahsettiğimiz konuların tartışılmasının Türkiye için stra- tejik öneme sahip yapı sektörünün katma değerli yapılar ve yapı ürünleri üretme imkanını artıracağına da inanıyoruz. YORUM
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=