Yeşil Bina Dergisi 36. Sayı (Mart-Nisan 2016)

28 YEŞİL BİNA / NİSAN 2016 VİZYON Dünyamız Küre Şeklinde Selçuk Özdil ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanı TÜSİAD ve REC Türkiye’nin COP21 değerlendirme toplantısından benim çıkardığım sonuçlar bunlar. Yapılması gerekenler de mucizevi bir şekilde 195 dünya ülkesinin biraraya gelerek anlaşa- bildiği COP 21 giriş metninde özet olarak var: Ekoloji, İnsan Hakları, Çalışan Hakları ve Yoksullukla Mücadele... Binalardan Beklenen Toplantıda bana “Binalardan yüzde 15 salım azaltması beklenebilir mi?” sorusu soruldu. İstatistik fakiri olan bir ülkede bu soruya teknik adam olarak doğru yanıt verebilmek zor olsa da “Evet!” dedim. Binaların toplam sera gazı salımlarına katkısı yuvarlak olarak yüzde 40 ve bina- larımızı yapımda ve işletmede yüksek performanslı hale getirebilirsek yüzde 30-40 enerji verimini artırabilirsek böyle bir kazanç olası. Ancak bu yanıtı verirken aklımda olan tüm konuları ayaküstü anlat- mam olanaksızdı; bunları şimdi sizlerle paylaşmak istiyorum... Resmi kaynaklara göre Türkiye’de binalarda enerji tasarruf potansiyeli yüzde 30. Bu konuda Türkiye’nin uymakla yükümlü olduğu bir AB direktifi de bulu- nuyor. Bina enerji verimliliği konusundaki yeni AB direktifi (EPBD-Recast) “Maliyet olan, maliyet hesapları yaparken ucuzun peşinde olmanın, kısa erimde bile ekono- mik olmadığını kabul etmemiz şart. Önce ekoloji ve toplum, daha sonra paranın düşünülmesi gerektiğini, ancak böyle düşünür, ülkemizi kararlı, ileriyi görebi- len yönetimle sürdürülebilirlik kulvarına sokarsak ihtiyacımız olan paranın var olduğunu ve yatırımlarımıza geleceğini anlamamız gerekiyor. Bunun için de bu “Mavi Küre”nin üzerindeki iyi örneklere bakmamız, saklanmaya çalıştığımız ama olmayan köşemizden çıkmamız yeterli. Eğer kendi çocuklarımıza yaşanabilir bir yarın bırakacaksak, ekonomimizi çevreci ekolojik teknolojilere dönüştürecek evrimi sağlayarak bir an önce emek yoğun, enerji yoğun endüstri ürünleriyle düştüğümüz darboğazdan ve karbon çağından hızla çıkmamız gerekiyor. Bütün bunları da, “düşünen beyinler” ve mecazi anlamda “cesaret edebilen”, “empati kurabilen yürekler” ile sağlayabiliriz. Birlikte aynı yönde düşünüp, konuşup paylaşarak, oydaşma sağlayarak... Bu köklü bir dönü- şüm ve yukarıdan aşağıya bir devrim değil, aşağıdan yukarıya evrimle olabilecek bir dönüşüm. Yani tüm insanların da beyin- lerini ve yüreklerini kazanmamız, hep birlikte bu yönde ilerlememizle olacak. D ünya’nın şekli, tepelerinden basık olsa da küre şeklindedir. Köşeleri ve kenarları yoktur. Bu, size gereksiz bir hatırlatma gibi gelebilir ancak gündelik işlerimize dalınca bu basit gerçekliği genelde unutuyoruz. “Kendi köşemiz var ve dünyadan uzakta orada ne istersek yapabiliriz” sanıyoruz. Küresel düşünceyi, bakışı kaybediyoruz. Ancak Dünya küçük, mavi bir yuvarlak olduğu için de herkes bunu fark ediyor. Söyle- diklerimizin ve yapmaya çalıştıklarımızın doğruluğuna kendimiz dahil kimseyi ikna edemiyoruz. İklim değişikliği ile bırakın mücadele etmeyi, anlamaya çalışma konusunda bile Türkiye’de yaşananların özeti maalesef böyle... Dünya, özellikle enerji konusunda “Yeşil Ekonomi”ye geçmekten söz eder- ken biz, köşemizde akıntıya kürek çek- meye devam edebileceğimizi sanıyoruz. Dünya sürdürülebilir kalkınma yönünde ilerlerken ayak direyerek bilimsel, tekno- lojik ve endüstriyel olarak olumsuz yönde ayrışıyor, geride kalıyoruz. Orta düzey yönetim tuzağından çıkamıyoruz. Şika- yet etmekten başka Dünya’ya söyleyecek sözümüz de kalmıyor. Genelde tüm yöneticilerimizin, özelde de yapı sektörümüzün saplantılarından

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=