Yeşil Bina Dergisi 35. Sayı (Ocak-Şubat 2016)

26 YEŞİL BİNA / ŞUBAT 2016 ekler sistemine Paris Anlaşması’nda atıf yapılmaması, Türkiye’nin en önemli kırmızı çizgilerinden biri olmuştur. Paris Anlaşması, bu eklere hiçbir atıf bulun- mamakta olup, bu durum, Türkiye’nin müzakerelerdeki tutumuna paralellik arz etmektedir. Bunun yerine, “gelişmiş ülke” ve “gelişmekte olan ülke” ifadeleri kul- lanılmış olup, hangi ülkelerin gelişmiş, hangi ülkelerin ise gelişmekte olan ülke kategorisinde yer aldığı netliğe kavuştu- rulmamıştır. Paris Anlaşması’nın giriş hükümle- rinde Çerçeve Sözleşme’nin ortak, fakat farklılaştırılmış sorumluluklar prensibine bağlı kalınacağı ifade edilmekte olup, Taraflar arası farklılaşmanın yeni rejime esas teşkil etmesi gerektiğini ifade eden Türkiye için bu da oldukça önemli bir maddedir. Paris Anlaşması’nın, 4. mad- desi, sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte azaltılmasına, gelişmiş ülkelerin ekonomi genelinde mutlak azaltım hedefi belirleyerek liderlik etmesine ilişkindir. Daha kesin bir anlamı olan bu madde, anlaşma kabul edilmeden önce değiş- tirilerek daha esnek biçimde ifade edil- miştir. Bu nedenle, Türkiye’nin ilerleyen dönemde gelişmiş ülke olarak nitelendi- rilmesi durumunda bile ülkemizin mut- lak emisyon azaltımı yapmak konusunda zorlanmayacağı öngörülmektedir. Bu da Türkiye adına olumlu bir gelişmedir. Paris Anlaşması uyarınca küresel sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlamak için oluşturulacak olan yeni kar- bon piyasası mekanizmalarına Türkiye’nin de katılım sağlaması mümkün olabilecek- tir. Bu da önemli bir kazanımdır; çünkü bilindiği üzere Türkiye Kyoto Protokolü altında oluşturulan emisyon ticareti meka- nizmalarından yararlanamamaktadır. Paris Anlaşması uyarınca bütün Taraf- lar, her beş yılda bir daha iddialı hedefler içerecek şekilde ulusal katkılarını revize etmekle yükümlü tutulmuştur. Bilindiği üzere Türkiye, yeni iklim anlaşmasına ilişkin ulusal katkısını 30 Eylül 2015 tari- hinde Sözleşme Sekretaryasına sunmuş- tur. Hızla gelişen bir ekonomi olarak sera gazı emisyonlarını 2030 yılında yüzde 21’e kadar artıştan azaltmayı hedefliyo- ruz. Bu rakam, 2030 yılına kadar ülke- mizin ekonomi alanında tüm sektörlerde gerçekleştireceği ve hedeflediği plan ve politikaların emisyon azaltımına yönelik etkisini ortaya koymaktadır. Bu hedefi, kaliteli altyapı projelerini hayata geçirerek, yeni ve temiz teknolojilerden yararlanıp, yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla istifade ederek ve enerji verimliliğini sağlayarak gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. YEŞİL BİNA: Hem diğer ülkeler hem Türkiye açısından hedeflerin amacına ulaşmasında ne gibi engeller mevcut? FATMA GÜLDEMET SARI: Paris Anlaşması’nda, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin olarak gelişmiş ülke- lerin ekonomi genelinde mutlak emis- yon azaltım hedefi alarak sürece liderlik edeceği ifade edilmektedir. Ayrıca Paris Anlaşması ile gelişmiş ülkelerin geliş- mekte olan ülkelere sera gazı emisyonla- rının azaltımı yanında iklim değişikliğine uyum yükümlülüklerini yerine getirmele- rinde finans desteği sağlayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durum, sürecin ve anlaşmanın başarısını, gelişmiş ülkele- rin sorumluluklarını yerine getirmesine bağlı kılmaktadır. Özellikle finans des- teği hususu, gelişmekte olan ülkelerin taahhütlerini yerine getirmesi bakımından elzem bir husustur. Bununla birlikte Paris Anlaşma- sında, ana iklim sözleşmesi olan Birleş- miş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre sıralandığı eklerine (Ek-1, Ek-2, Ek-dışı) hiçbir atıf bulunmamak- tadır. Bunun yerine “gelişmiş ülke” ve “gelişmekte olan ülke” ifadeleri kullanıl- mış olup, hangi ülkelerin gelişmiş, hangi ülkelerin ise gelişmekte olan ülke kate- gorisinde yer aldığı netliğe kavuşturulma- mıştır. Dolayısıyla söz konusu teknolojik, finansal ve kapasite geliştirme destekle- rinden kimin yararlanacağı, kimin katkı sağlaması gerektiği, tartışmalara neden olabilecek niteliktedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sek- retaryası tarafından bu hususun açıklığa kavuşturulması gereklidir. Paris Anlaşmasında, Çerçeve Sözleş- menin eklerine hiçbir şekilde atıf yapıl- maması Türkiye’nin müzakerelerdeki tutumuna benzerlik arz etmekte olup, ülkemiz adına olumlu bir gelişmedir. Anlaşmanın, gelişmiş ülkelerin ekonomi genelinde mutlak azaltım hedefi belirleye- rek liderlik etmesine ilişkin maddenin son anda esnetilmesi nedeniyle Türkiye’nin ilerleyen dönemde gelişmiş ülke olarak nitelendirilmesi durumunda bile ülke- mizin mutlak emisyon azaltımı yapmak konusunda zorlanamayacağı öngörül- mektedir. Bu da Türkiye adına olumlu bir gelişmedir. Taraflar Konferansı Başkanı Fransa tarafından, gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin finans ile teknoloji geliştirme desteğine erişiminin sağlanması konu- sunun çözüme kavuşturulacağı sözü verilmiş ve kayda geçirilmiş olup, sonuç raporuna da yansıtılacaktır. Tüm bu gelişmeler ışığında ülkemiz, önümüzdeki dönemde diğer kurumlarla birlikte müzakere stratejisini belirleye- cektir. “Türkiye’nin ilerleyen dönemde ‘gelişmiş ülke’ olarak nitelendirilmesi durumunda bile mutlak emisyon azaltımı yapmak konusunda zorlanmayacağı öngörülüyor. Bu da ülkemiz adına olumlu bir gelişme...” RÖPORTAJ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=