Yeşil Bina Dergisi 15. Sayı (Eylül-Ekim 2012)

YEŞİL BİNA / EKİM 2012 23 Güler tarafından da ifade edildiği gibi, bir birim yaşam ve üretim için yaklaşık dört katı fazla harcama yaptığımızı kabul ederek bir hesap yaptığımızda bile bu gereksiz harcamanın sadece bu yıl için 50 milyar dolar olduğunu görürüz. Temel yanlışımızı fark etmeden, ortalama yüzde 8 enerji ihtiyacı artışı ile yolumuza devam edersek, yani dört katı su harcayan mus- luğu değiştirmemekte ısrar edersek, 20 yıl sonra harcamış olduğumuz toplam para da, artış oranımızın yüzdesine göre, yani bileşik faizle 2 trilyon dolar edecektir zaten. İşte buyurun; bu ülkeyi baştan inşa etmeye yetecek paranın, sadece enerji musluğundan boşuna akacak olan petrol, doğalgaz, kömür ve benzeri yakıtlara ve o yakıtların mecbur ettiği sistemlere zaten ödenmekte olacağının hesabı!.. Ya bu hesaplara hiç aldırmayıp ülkemizin, eko- nomik ve siyasi dayatmalara esir düşeceği bir geleceğin suçlusu olacağız, her türlü ekolojik yıkımın da tetikçisi olmayı kabul edeceğiz ya da bugünden tezi yok, çıkış yolları arayacağız. 20 yılda 20 milyon konutun ya da orta- lama bir yılda bir milyon konutun baştan ve en akılcı biçimde inşa edilebileceği bir harcamanın sokağa dökülmesine rıza gösterirsek, güzel ülkemizin başına gele- bilecekleri düşünmek dahi istemiyorum.. Yani lazım olan, sadece akıldır. Bedel zaten ödenmekte ama geri dönüşü olma- yan bir dış alıma karşılık olarak, dış ülke- lerin hesabına ve gittikçe artan oranda borçlanarak. Doğanın da canına oku- yarak. Milletçe göze alınan ve maalesef zaten harcanmakta olan para, planlı bir inşaat eylemi ile kentleri ve giderek ülkeyi yeniden inşa edebilecek kadar büyüktür. Ortak aklı kullanmak, yani yeni yapa- cağımız tüm yapılarda “Enerji Mimarlığı” ilkelerine göre tasarım ve uygulama yap- mak, hem ülkeyi borç batağına sürüklen- mekten koruyacak hem de tam bağımsız bir geleceğin tek garantisi olacaktır. Böyle bir yapı elde etmenin, sıradan bir yapıya göre yatırıma bazı maliyetler ekleyeceği düşünülürken, hangi kısa ve uzun vadeli maliyetlerden böylece kurtulduğumuzu da hesap etmek zorundayız. Bu da gerçek maliyet Bugüne kadar uyguladığımız ve proje- lendirdiğimiz “Enerji Mimarlığı” projeleri üzerinde yaptığımız analizlerde görül- müştür ki, bu tip bir yapılanmanın, tüm enerji girdileri dahil olmak üzere toplam inşaat maliyeti 1200 TL/m 2 ile 2200 TL/ m2 arasındaki geniş bir aralıkta gerçek- leşmektedir. Örneğin 150 m 2 lik müstakil bir evin metrekare maliyeti 2200 TL’yi bulurken, 1000 m 2 kapalı alana sahip ve halen yapım sürecindeki, Orman Bakanlığı’nın talebi üzerine projelendirdiğimiz tüm enerjisini üretebilecek olan Afyonkara- hisar Tıbbi Bitkiler Bahçesi projemizde 1890 TL/m 2 bedel ortaya çıkmıştır. Buna mukabil, projemiz ve hesaplamalarımız EBRD (Avrupa İmar ve Gelişim Bankası) tarafından incelenip onaylanmış olan sığı- nak, otopark benzeri tüm kapalı alanlar dahil edildiğinde 11.000 m 2 yi bulan 20 dairelik bir özel yerleşkemizin maliyeti 1200 TL/m 2 ye inebilmiştir. Alışılmış bir inşaatla aradaki maliyet farkının geri dönüş sürelerinin ise 3 ile 7 yıl arasında değişmekte olduğu görülmüştür. Elbette bu geri dönüşün, bireysel değil, ülkeye olan maliyetler üzerinden değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu fark için ya şimdiden kaynak yaratıp, ülkemizi batağa sürükleyecek dehşet savurganlığın önüne geçeceğiz ya da zaten ödenmekte olan enerji bedellerini, kendimizi çaresiz sanarak sineye çekip, yani ödemeye akıl- sızca devam ederek, bu yok oluşun suç ortakları olacağız. Sorumlu kim?.. Bu konudaki hassasiyet, büyük-küçük her kişinin ve kurumun vecibesidir. Ülke- mizin bugünü olduğu kadar geleceğinin sorumluluğunu da üstlenmeyen bir dev- let anlayışı ve kurumsal davranış, kabul edilemez. Yani bu sonucu elde etmek için gösterilecek ilave gayretin ve akıllı harcamanın aslında çok daha büyük bir milli harcamayı engellemek olacağını görebilmeliyiz. Çok basit bir benzetme ile, yatırımını kısa sürede ödeyecek kârlı bir üretim için başlangıçta yatırım yapmaz- sanız, o kârı da elde edemezsiniz. Bütün sorun bu yatırımı en uygun sınırda, en az kaynak kullanarak, en uygun biçimde yapmaktadır. Ulusal ve uluslararası kaynakların bu kapsamda projelere, büyük oranda hibe ve çok düşük faizle kredi sunmalarının nedeni de budur. Çünkü bilmektedirler ki bu destek aslında o ülkenin ve gide- rek dünyanın geleceğini kurtarmaktır. Bilinçsiz gidişin doğuracağı korkunç har- camalardan ve doğal yıkımlardan kurtul- manın sigortasıdır. Bu sorunları hiç dert etmediğimiz takdirde bileşik faiz yöntemi ile hesap ettiğinizde 20 yıl sonra toplam olarak 2 trilyon dolarlık bir harcamaya ulaşacağımız artık bellidir. O güne kadar ölmez sağ kalırsak... Ya da daha acısı,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=